Pazartesi, Mart 27, 2006

siber alemden nâmeler

normal şartlar altında hepsi kendi tanıtımını hak eden sanatçıları ve siteleri içeren özel dosyamsı bir yazı bu. altbaşlığı: "bedava müzik çılgınlığı" olabilir. iyi eğlenceler.

sanatçılar

my fun - ingiliz sanatçı justin hardison'un son projesi my fun ilk bakıştta manik enerjisi azaltılmış, daha atmosferik bir the books'u andırdırğı söylenebilir. (the books'un "lost and safe"i bizce 2005'in en önemli albümlerindendi) kolay kolay bir arada düşünmeyeceğiniz dünyevi ses kayıtları, yaylı, telli ve tuşlu akustik enstrümanlar ve dijital sesler kullanarak sakin, büyülü ve renkli ses peyzajları yaratmış. ayrıca yine sanatçının sitesinde artık yayınını sürdürmediği web zine'i "the land of"un arşivlerine de ulaşabilirsiniz.

domestic lofi inc. - (minimal) tekno ve idm tarzlarında eser verdiği iddia edilebilecek bir elektronik müzik kollektifi, türkiye'den domestic lofi. şimdiye kadar kendi başlarına yayınladıkları dört tane toplama albümleri siteden indirilebiliyor. ayrıca yeni elektronik müzik label'ımız remoov'la bir alakaları var. bağlantılı sanatçıları ara sıra peyote'de canlı izleme imkanımız var.

children of the drone - üç ingiltereli sanatçının 2001 yılında kurduğu, günümüzde yirmiye yakın kişinin katkıda bulunduğu bir müzik kollektifi. sitar, mandola ve saz gibi etnik (hatta doğulu) enstrümanlar kullanarak; beste, aranjman ya da hiyerarşik bir yapı barındırmayan müziklerine bir paha biçmediklerinden sitelerinden dağıtmayı uygun görmüşler.

podcastler vs.

famous for 15mb - adıyla andy warhol'un post-modern dünyanın bayıldığı özlü sözüne gönderme yapan site, isveçli iki gencin elinden çıkma. fark edilmeyi hak ettiklerini düşündükleri bağımsız sanatçıları 15mb boyutuna sığacak bir şekilde mp3 seçkileriyle tanıtmayı hedefliyor. genel tartışma ortamı için sitenin forumu da mevcut.

rare frequency - aslen boston college'ın radyosu wzbc'de bir program olan rare frequency, deneysel, elektronik, emprovize ve noise türleriyle kendisini tanımlamış görünse de bayağı açık görüşlü ve güncel olanla kısıtlı kalmayan bir profilde. eleştiriler ve haberlerin de bulunduğu sitesinin en önemli yanı haftalık podcastleri. (son zamanlarda dünyada yükselen bir trend olan 70lerin saykadelik türk müziği ile ilgili programa özellikle dikkat)

brainwashed.com - deneysel müziğin her türüne gönülden (ve hatta organik) bir şekilde bağlı olan geniş kapsamlı bir site. coğu önemli grubun (örneğin; matmos ve godspeed you black emperor) resmi sitelerini içinde barındıran sitede haberler, tanıtımlar ve eleştiriler mevcut. ama asıl önemlisi devamlı yayında olan web radyoları ve haftalık podcastleri.

wire - misyonu kolay ulaşılamayan müzikleri tanıtmak gibi bir şey olan, konusundaki en prestijli dergi wire'ın sitesi. dergide adı geçen sanatçılardan seçme -ve yer yer siteye özel- mp3ler ve hatta bir video arşivi var. ayrıca derginin eski sayılarından bazı yazılara da ulaşılabiliyor.

ve son olarak;

ideologic - metal'in son yıllarda gördüğü en büyük figürlerden; sunn0)), khanate ve lotus eaters gibi grupların esas adamı ve zihin açıcı plak şirketi southern lord'un kurucularından stephen o'malley'nin kişisel sitesi. aynı zamanda plak şirketinin çizgisinin tam kapsamlı bir kültürel akım haline gelmesinde önemli yeri olan görsellik aleminin de yaratıcısı, önemli bir grafik tasarımcı kendisi. sitesinde kendi projelerini, plak şirketine bağlı grupları ve takip ettiği sanatçıları tanıtan bol fotoğraflı - flyerlı - posterli ve mp3lü bir blogu var.

bu son alakasız fotoğraf da oradan. sunn0))'nun drone-metal devi earth ile paris'te verdiği konserin afişinin bulunduğu bir duvar. rastlantıya bakın ki, tam o sıralarda paris'te bir tarkan konseri de olacakmış ve iki konserin posteri yanyana düşmüş. benzer bir olaya buralarda da rastlamak dileğiyle.


bu posteri stephen o'malley'nin tasarladığını sanmıyorum

Perşembe, Mart 23, 2006

Uzay Dangelen


Shalabi Effect

Bayanlar, baylar; on yıldır tanımlanamayan müziklerin içine atıldığı Post-rock türünün çapı dışına çıkmaya başladık. Kemerlerinizi bağlayın, Shalabi Effect’le uzaya gidiyoruz. (ezan sesi duyarsanız panik yapmayın)

Tanımlaması güç, varolan türlere sığmayan bir müzik topluluğu Shalabi Effect. Hatta bazen “müzik” kavramının sınırlarını bile aşıyorlar. Genelde post-rock türü altına konulsalar da müzikleri tını ve yapı itibariyle post-rocktansa free jazz’a daha yakın duruyor. Yani Montreal’li hemşerileri GYBE (God Speed You! Black Emperor)’ın başka bir yan projesi veya ikizi değil Shalabi Effect.

Topluluğu özgün kılan şeylerden ilki bir doğaçlama topluluğu olması. Shalabi Effect parçalarını tek defada, ilk defada, önlerinde yazılı hiçbir nota olmaksızın çalan, kaydeden; hiçbir parçasını iki defa çalmayan, çalamayan bir topluluk. Müzikleri, tüm albümleri(Pink Abyss hariç) ve canlı performansları tamamen grup doğaçlamasına dayanıyor. Bir parçanın girişinden, bitişine; altyapısından en üstündeki kremaya kadar her ses, kendisini duyduğunuz o anda dünyaya geliyor. Aslında altyapı ve üst yapı varlığından da bahsedilemiyor Shalabi Effect’in müziğinde; duyduğunuz her ses her an sadece var, altta ya da üstte değil sadece orada, görünürde.

Parçaların tamamen doğaçlama yapılıyor olması topluluğun müziğinin hiçbir gidişatı, teması ya da kurgusu olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine Shalabi Effect kompozisyonu çok düşünen bir grup ama topluluk kompozisyozisonlarını bilindik şekillerde yapmıyor. Genelde doğaçlamaya başlamadan önce yaratacakları parça hakkında konuşup bir tema ve senaryo belirliyorlar. Ama bu senaryolar “kırmızı ve siyahı düşünelim ve çorak topraklara doğru seyahat edelim” kadar soyut ve açık uçlu. Topluluk tam anlamıyla “konsept albümleri” yapmasa da albümlerinin genel temaları veya hissiyatları oluyor. Hatta albümlerinin ve parçalarının adları da bu temaları soyut bir şekilde betimliyor. Mesela seksi ve dişi hissiyatlı Pink Abyss albümlerinin sakin ve yumuşacık bir parçasına adı gizli bir sapkınlık katıyor(Kinder Surprise).

Topluluğun enstrüman seçimi de gayet ilginç ve çeşitli. Shalabi Effect’in dört üyesi 131 dakikalık ilk albümlerinde yaklaşık kırk enstrüman kullanıyor. Grubun müziğinde değişmeyen enstrüman yok gibi ama galiba en uzun süre sesi çıkanlar ud ve tabla. Bunun dışında topluluğun müziklerindeki diğer yoğun sesler ise neredeyse hiç kesilmeyen elektronik gürültüler ve gene çok rastlanılan alan kayıtları(kuş, böcek, rüzgar, çocuk, ezan… sesleri). Enstrümanlar arasında fermuardan drum machine’e birçok ilginç ve şaşırtıcı şey var. Topluluğun herhangi bir performansında veya albümünde ne çalacağını, hangi enstrümanlarla çalacağını veya kaç tane ve hangi konuk müzisyenlerle çalacağını tahmin etmek ise tamamen imkansız.

Avant-Garde, Space Rock, Free Jazz, Post-Rock, Sound Art, Modern Kompozisyon, Noise, Ortadoğu ve Hint müzikleri topluluğun müziğinde etkilerini görebileceğiniz, tınılarını hissedebileceğiniz türlerden bazıları. Bu çeşitlilikte ise hem Montreal’in güncel sanat ortamının hem de grup üyelerinin farklı müzikal altyapılarının payı var. Toplulukta elektrik gitar, kucak gitarı, moog… çalan Anthony Seck aynı zamanda bir yönetmen ve aktör. Ud, gitar, elektronik sesler ve çeşitli oyuncaklarla ilgilenen Sam Shalabi’ın; Detention, Molasses, A Silver Mt. Zion ve diğer gruplarla olan çalışmaları dışında; hayli enteresan, politik ve felsefi içerikli solo albümleri var. Alexandre St. Onge toplulukta kontrbas, elektrik bas çalıyor; elektronik sesler, vokaller ve çeşitli seslerle de ilgileniyor. Undo, Ci Dy, Klaxon Gueule gibi topluluklarla da çalışıyor, aynı zamanda felsefe ve edebiyat okuyor. Will Eizlini de toplulukta vurmalılar ve trompet çalıyor ve birçok başka Kanadalı toplulukla müzik yapıyor. Ayrıca topluluğa tüm albümlerinde ve birçok konserinde çeşitli Montrealli konuk müzisyenler eşlik ediyor.

Tür, altyapı veya enstrüman çeşitliliği ise topluluğun müziğini tek başlarına belirleyen şeyler değil; yani eklektik diye kısaca tanımlanabilecek bir müzik yapmıyorlar. Tam tersine müzikleri fena halde kendi içinde bütün. Topluluk farklı enstrümanları ve stilleri ses paletlerindeki farklı renkler gibi kullanıyor; ortaya çıkan kompozisyonun ise kullanılan ögelerin birleşiminden farklı bir bütünlüğü oluyor. Bu nedenle aslında Shalabi Effect sadece yeni bir ses sunan bir topluluk değil; onlar türlerin içinde veya arasında yer almayan yepyeni ve yüksek potansiyelli bir müziğin mimarları.

Hepsi Alien 8 etiketli dört albümü var topluluğun. Shalabi Effect s/t adlı ilk albümlerini, aslında GYBE ile yarı yarıya kırışacakları bir split cdyi doldurmak için stüdyoya girdiklerinde kaydetmişler. Kaydı bitirdiklerinde ellerinde kalan kullanılabilir materyal çift cdlik bir albüm çıkarmaya yetmiş. Fena halde fezai olan albüm topluluğun gelmiş geçmiş en iyi uyuşturucu albümlerinden birini yapma arzusunun sonucu. Ayrıca grubun bir oturuşta dinlenmesi en zor ama en doyurucu albümü.

İkinci albümleri The Trial of Saint Orange ise ilk albümden daha derli toplu ve yoğun. Albümde üç ana hareketi oluşturan yedi farklı parça var. Üçüncü albümleri Pink Abyss ise grubun “pop” albümü. Piyasa potansiyelinin yakından bile geçmeyen bu albümü topluluğun pop albümü yapan şey ise bu albümdeki parçaların bilinen anlamda bestelenmiş olması; bu da Pink Abyss’i topluluğun en garip albümü yapıyor. Hatta albümde akılda kalıcı melodiler bile var(!) ama gürültü ve atonal seslerle dengelenmiş durumdalar. Ayrıca albüm “Pink Abyss”(pembe yarık) adına ve Deep Throat gibi parça adlarına yakışır bir şekilde gayet erotik ve oryantal.

2006’da çıkan Unfortunately albümü ise Pink Abyssten sonra bir tokat gibi geliyor. Önceki albümün bestelenmişliğinin inadına bu albüm grubun performans kayıtlarından oluşuyor ve böylece Pink Abyss’in mali bir atılım projesinin başlangıcı olmadığını kanıtlıyor. Shalabi Effect’in bir doğaçlama topluluğu olmasından dolayı bir canlı albümün anlamı çok büyük. Unfortunately sadece topluluğun başka bir albümü değil, grubun sahnede geçen ikinci yaşamından(albüm dışı yaşamından) bir kesit. Topluluğun sitesinden haklarında detaylı bilgiye ulaşabilmenin yanı sıra; albümlerindeki parçalardan kocaman kesitler ve yayınlanmamış parçalar/konser kayıtlarını indirebilirsiniz.

(bu yazı ilk olarak basatap dergisinde yayınlanmıştır)

Çarşamba, Mart 22, 2006

Pandora' nın Kutusu

2000 yılında bir araya gelen bir grup müzisyen ve teknoloji ustasının başlattığı Music Genome Project (Müzik Gen Projesi) 'in amacı farklı müzikleri ellerinden geldikçe farklı özelliklerine (genlerine) göre kategorize etmek ve bunları birbiri ile ilişkilendirmek. Melodi, harmoni, ritm, enstürmanlar, orkestrasyon, aranjman ve tabiki şarkıları söyleme tarzları ve vokal harmoni. Bu açıdan MGP, bir grubun nasıl göründüğünden, hangi tarz içinde değerlendirildiği ve ya kimlerin albümlerini aldığı ile ilgili değil... Her parçanın bireysel olarak nasıl duyulduğu ile ilgili...

5 yıl boyunca pek çok -bilindik ya da olabildiğince yer altı- 10.000 sanatçının müziğini dinleyen ve analiz eden proje çalışanları bunu sürdürmeye de devam ediyor. Sonuç olarak bu çalışmalarını taçlandırmak için de pandora.com' u kurmuşlar.

Yeni müzikler keşfetmek için arkadaş tavsiyeleri ve ya emektar albüm dükkanlarının yerini tutamayacağı kesin olsa da kişisel bir radyo olarak düşünebileceğiniz bu sistem sevebileceğiniz yeni birşeyler duymak için çok iyi bir fırsat sunuyor.

Pazartesi, Mart 20, 2006

Tapes 'N Tapes - The Loon (2006)


İndie Rock!
İsmine aldanıp Tapes 'N Tapes'in tekno ya da tape-loop grubu olduğunu sanmayın. Post-rock grubu da değiller. Peki nedir bu Tapes 'N Tapes?

İndie rock! Evet belki çok şaşırtıcı ve yeni bir müzikle çıkmadılar meydana 2006'da. Ama bomba gibi geldikleri gerçeğini, Pavement, Wire, Pixies gibi gruplardan aldıkları ilhamla yeni bir soluk getirdiklerini değiştirmiyor bu. Albümü ilk dinleyişten itibaren tınılar, melodiler, vokaller kafanızın bir köşesine yerleşiyor. İnternet ve blog ortamları sayesinde parlayan grup Minneapolis, ABD doğumlu. Albüm 11 şarkıdan oluşmakta. Dinlerken vokali ve özellikle gitar ritmlerini, özellikle de basları indie rock efsanelerine benzetmek çok kolay. Fakat bu albümüm kesinlikle kopyacı ve tekrarcı olduğunu göstermiyor. Aksine çok mütevazı ve kaliteli bir ilk albüm.

Şu anda başta Amerika olmak üzere yoğun bir hayran kitlesi toplayan Tapes 'N Tapes çoktan tura başladı bile. E ne diyelim bize de dinlemek düşer. Sitelerinden de birkaç mp3'e ulaşabilirsiniz.

Cumartesi, Mart 04, 2006

Hadi bu kıyağımı da unutmayın: The Sands

Son zamanlarda muzdarip olduğum "at çalsın, yüzümde sabit bir gülümseme yaratsın albümü eksikliği sendromu"na ilaç gibi gelen bir husustan bahsedeceğim. Grubun adı The Sands.

Eski grubu Ui ile yarattığı hoş sadaları kalbimde hala tınıyan Sasha Frere Jones, yanına birkaç indie-rock kıdemlisi arkadaşını alıp kurmuş. Pavement'ı andıran tam bir oldschool indie rock albümü yapmışlar, plak şirketleri fark etsin diye de demolarını Sasha'nın sitesine koymuşlar.

Evire çevire dinleyebileceğiniz, klibi çıksa televizyonun sesini açacağınız şirin şarkılar. Şimdilik favorilerim "Early" ve "The Hostage Son". Demo kaydı dandikliğinin getirisi varsaydığım cayır cayır gitarlardan da vazgeçmemeleri dileklerimle buyrun mp3lere.

Cuma, Mart 03, 2006

My humps, your humps, our humps

Değer verdiğim müzik yazarı/eleştirmeni Hua Hsu'nun "My Humps" adlı kültürel fenomen hakkındaki düşünceleri. Keşke becerebilsem de çevirsem dediğim, her gencin okuması gereken nadide bir eleştiri. Çoğunluğun üşeneceğini adım gibi bildiğimden yazının kilit bir kısmını utanmadan alıntılıyorum, buyrunuz:

For all the brow-furrowing about the precise, Pavlovian engineering of hit singles, pop music is a wholly unpredictable, unstable enterprise. Lazy artists catch lightning in a bottle, bizarre throwaway jingles are greeted as bursts of quirky ingenuity, and puffy bits of melodrama accidentally become the catchiest thing ever. This is the weird appeal of the radio (or however you get your populist fix): Anything—good, bad, or otherwise—can sound genuinely perfect for a summer. If an Awesomely Bad pop song survives a few years and enlivens a party sometime down the line, so much the better.