
Perşembe, Eylül 21, 2006
Salı, Eylül 19, 2006
İki Alana Bir Bedava
Yndi Halda yakın zamanlarda görünür hale gelen Canterburyli bir topluluk. İlk 45'liklerinin kaydına 2005 yılında başlayıp 2006'da bitiriyorlar.
Explosions in the Sky ilk albümünü 2000'de çıkartmıştı; GY!BE ise 1994'te.
Bu yazıyı sadece Yndi Halda'nın, bu iki grubun zamanında orjinal olmuş olan soundları ve parça yapılarının üzerine hiçbir şey koymadan albüm çıkartmak için çok geç kalmış olduklarını düşündüğümü ifade etmek için yazıyorum.
Götümü yesinler
Explosions in the Sky ilk albümünü 2000'de çıkartmıştı; GY!BE ise 1994'te.
Bu yazıyı sadece Yndi Halda'nın, bu iki grubun zamanında orjinal olmuş olan soundları ve parça yapılarının üzerine hiçbir şey koymadan albüm çıkartmak için çok geç kalmış olduklarını düşündüğümü ifade etmek için yazıyorum.
Götümü yesinler
Pazartesi, Ağustos 28, 2006
Portishead yeni şarkı yayınladı, albüm yolda(ymış)
Neredeyse on senedir ortalıklarda görünmeyen trip-hop devi Portishead, yeni albüm için çalışmakta olduğunu açıklamış. Hatta kanıt olsun diye parçalardan birini internetten yayınlamış: "Key Bored 299 03"
Grubun söz sahibi elemanı Geoff Barrow'a göre parçaların daha baya toparlanması gerekiyormuş. Yayınladıkları enstrümantal parçadaki sadelik ve özellikle vokalsiz oluşu (neredesin Beth?), yeni albüm için daha pek heyecanlanmamamız gerektiğini ima etse de, duman çıkan bir yerde ateş olacağı gerçeğini değiştirmiyor.
kaynak
Grubun söz sahibi elemanı Geoff Barrow'a göre parçaların daha baya toparlanması gerekiyormuş. Yayınladıkları enstrümantal parçadaki sadelik ve özellikle vokalsiz oluşu (neredesin Beth?), yeni albüm için daha pek heyecanlanmamamız gerektiğini ima etse de, duman çıkan bir yerde ateş olacağı gerçeğini değiştirmiyor.
kaynak
Çarşamba, Ağustos 02, 2006
Them Shepherds
Helsinki´nin tüm soğukluğu ve Finlandiya´nın son eurovizyon başarısı(zlığı) bir tarafa ne soğuk ne de sıcak ama oldukça lezzetli bir müzik sunan Them Shepherds sanat öğrencisi iki gençten oluşuyor. Gitarda Tuomas Laitinen ve bilgisayarda Aku Raski kendi deyimleriyle "insan ve makinenin kötü niyetli birlikteliğini" yaratmaya çalışıyorlar. 2005´de çıkardıkları EP´leri bu yeni gruptan çok şey bekleyebileceğimizi gosteriyor. Bir barda sohbet ederken kendi müziklerini "eşcinsellere karşı hoşgörülü kamyoncu müziği" olarak tanımlasalar da politik olarak uygun olmayabilecek bu tanımın arkasında duracaklarindan emin değilim.
Finlandiya Çağdaş Sanatı sergisi kapsamında İstanbul'a geldiklerinde, Babylon´da konser veren grubun müziğini tanımlamak hem kolay hem de zor: Elektronik Rock davul makineleri ile gitar ve vokali çok iyi bir şekilde harmanlayabilen bu grup icin yeterli bir tanım degil... EP' lerindeki özellikle Stompers elektronik bir parça gibi başlarken Tuomas' ın gitar ve vokal ile dokunuşları sayesinde bambaşka bir etki yaratıyor. Belki de kendi samimi tanımlarına güvenip dinlemek ve ona göre karar vermek lazım.
Finlandiya Çağdaş Sanatı sergisi kapsamında İstanbul'a geldiklerinde, Babylon´da konser veren grubun müziğini tanımlamak hem kolay hem de zor: Elektronik Rock davul makineleri ile gitar ve vokali çok iyi bir şekilde harmanlayabilen bu grup icin yeterli bir tanım degil... EP' lerindeki özellikle Stompers elektronik bir parça gibi başlarken Tuomas' ın gitar ve vokal ile dokunuşları sayesinde bambaşka bir etki yaratıyor. Belki de kendi samimi tanımlarına güvenip dinlemek ve ona göre karar vermek lazım.
Cuma, Haziran 23, 2006
Epitonic geri döndü
Bundan bir ay öncesine kadar bile Epitonic'e her girişimde karşımda Tv on the Radio'nun 2004 çıkışlı Desperate Youth, Blood Thirsty Babes albümü duruyordu. Ama yine de henüz Last.fm çıkmamışken radyosu en güzel ve grup tanıtımları en doyurucu siteydi benim için. Epitonic.com'da o zamanlar dinleyip Soulseek'ten bulamadığım albümleri gördükçe çıldırırdım. Ve şimdi yeni arayüzü ile karşımda...
Ancak bir takım değişiklikler olmuş, öncelikle artık ücretsiz bir üyelik gerektiriyor. Yeni tasarımla eski kullanım biraz değişmiş ama alışılınca kolay geliyor yine. Az reklam alması çok hoş. Her grubun ilişkili olduğu gruplar her zaman ki gibi detayıyla açıklanmış.
Ve diyorum ki; özellikle bağımsız şirketlerin takipçilerini, yeterince doyuracaktır.
Ancak bir takım değişiklikler olmuş, öncelikle artık ücretsiz bir üyelik gerektiriyor. Yeni tasarımla eski kullanım biraz değişmiş ama alışılınca kolay geliyor yine. Az reklam alması çok hoş. Her grubun ilişkili olduğu gruplar her zaman ki gibi detayıyla açıklanmış.
Ve diyorum ki; özellikle bağımsız şirketlerin takipçilerini, yeterince doyuracaktır.
Ortamda bardak kırıldığında gerginlik azalır.
Storm&Stress - Don Caballero'nun üçte ikisi, tamamlayıcısı ve şeytan ikizi--tam bir rahatlık içinde çiseleyen gitar, sağanak atan davul, kırılgan bas ve mırıldayan/geveleyen vokallerin serbest salınımı.
Don Caballero'nun parçaları ne kadar sıkı örülmüşse Storm&Stress de o kadar gevşek, çözülmüş bir çözelti--gene de her an çıldırıyorlar, ve gereğinden fazla karışık olmayan ritmlerden başkısını asla kullanmıyorlar hatta yaptıkları müzik tamamen aritmik. Arkada fonda devam eden, tekrarlı bir ritm yok; davul veya bas parçanın altyapısını oluşturmakla meşgul değil; altyapı olsa bile gitar veya vokal(veya keman) altyapıya uyacak türden değil. "Serpişen bir müzik", evet-evet. Sürekli kendi kendine söylenen gitar dışında tüm enstürmanlar ve vokaller istedikleri zaman parçalara dahil oluyorlar ve her parçanın gidişatı defalarca değişiyor--Tam olarak tanımlanmayan hatlar içinde sürekli akan Storm&Stress VURGUSUZ! VURGUSUZ! VURGUSUZ!, alabildiğine özgür ve şaşırtıcı bir şekilde rahatlatıcı.
1997'de Steve Albini prodüktörlüğünde çıkan, grupla aynı adı taşıyan albümleri kesinlikle evcilleştirilmemiş. Yoğun ve talepkar bir dinleme tecrübesi sunuyor.
1999'da Jim O'Rourke prodüktörlüğünde çıkan Under Thunder & Fluorescent Lights albümleri ise sadece yüzde iki aromalı-çok seyreltik aynı zamanda çok karmaşık fakat cidden tatlı. Çok hafiften ve derinden tebessüm ediyor; dinleyiciye de aynısı yaptırmaya çalışıyor.
Müzikte ritm ve uyumu sadece iki albüm için bile olsa yeniden kurgulayan Storm&Stress biricik.
Cumartesi, Haziran 17, 2006
Cuma, Mayıs 26, 2006
Boris - Pink (2006)

Pembe Metal
Adını grunge'ın babalarından, The Melvins'in Bullhead albümündeki bir şarkıdan alan, 90'lı yılların başında kurulmuş bir sludge/doom/stoner grubu Boris. Tokyo Japonya çıkışlı Boris gitarda Wata, basta Takeshi ve davul-vokalde Atsuo'dan oluşmakta. Japonya'da bir toplama albümde hayat bulan grubun Amerika'ya gelmesi ise Los Angeleslı Southern Lord sayesinde oluyor.
Bu yazıya konu olan albüm ise 2006 yılında yayınlanmış Boris'in son albümü Pink. Bazılarına göre -Boris'i önceden bilenler bu kategoriye girmekte- ilk dinleyişte Amerikanvari hissettiren Pink bunu çabuk aşıp "heavy" için yeni bir tanımlama getirebilecek seviyede olduğunu gösteriyor. Hiçbir zaman kritikleri tatmin edemeyen Boris bu albümde resmen hepsini kendinden geçiriyor. My Bloody Valentine, Sigur Ros, Isis, Sunn0))) tınıları Guitar Wolf'un garaj rock estetiği albümün eklektik tarafını kanıtlar nitelikte. Bu albümle 12 yıllık serüvenlerinde ulaştıkları en tepe noktada bulunan Boris kimilerince 21. yüzyılın metal kralları ilan edildiler bile. Eğer Boris'e bu albümle başlayacaksanız maceraya atılmayı göze almalısınız. Tek dinleyişte insanı kendine esir eden albüm detaylarını yakaladıkça orgazmik patlamalara neden oluyor. "Ağır" sesi yaratmanın öncü-deneysel tarafıyla ilgileniyorsanız başucu albümünüz Pink rahatlıkla olabilir.
Boris'i sevenler için diğer kaçırılmayacak albümler ise olmayan bir film için soundtrack olan Sound Track From
The Film "Mabuta No Ura" ve 2005 tarihli "Akuma No Uta".
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)