Cuma, Ağustos 24, 2007

proudpilot dogzstar'da-220807

Sıcak bir Ağustos gecesi saat 23:00'de başlayacak general gramofon-proudpilot konseri saat 24:00 'e yaklaşırken General Gramofon sahneye çıkmayı başardı. Gleneral Gramofon basit ve göstermelik bir deneysellikle zaten geç başlayan konseri ve garip ortamı daha da çekilmez hale getirdikten sonra proudpilot sahneye çıktı ve geceyi kurtardı denilebilir.

Tadilat geçirmiş ve artık konserlere evsahipliği yapan Dogzstar1 kalabalık sayılmazdı. Oldukça samimi olduğu anlaşılan bir dinleyici kitlesi, General Gramofan' a haklı bir şekilde ilgisiz kalırken, proudpilot dinleyicilerin dikkatini kitlemeyi başardı. Vokal ve klavyede Ekin Fil, basta Pınar Süt ve davulda Kaan Akay'dan2 oluşan grubun kendini tanımlamaları "müzik ile deney yapmak" ve "gürültüyü selamlamak" kavramlarını içeriyor.

Çaldıkları tüm parçalarda enerjileri ve heyecanları hissedilen, basit ama sağlam bass çizgilerini, baharatlı bir davul, bazen renkli bazen gürültülü klavye dokunuşları ile tanıdık ama güzel bir müzik yapan proudpilot, müziğindeki çizgisini sahnede de çok güzel bir şekilde taşıyordu. Özellikle nasıl bir grup diye soulduğunda "öfkeli" olarak tanımlanan "proudpilot" böyle bir öfkeyi yönlendirebilecek güzel bir yön bulduğu da kesin. İnternet üzerinden ulaşabilinen kayıtlarındaki ve konser performanslarındaki tat farkının da grubun başarılı yönlerinden biri olduğunu söylemek mümkün. (Daha gürültülü ve daha karışık bu halin gerçekten bir tercih mi yoksa mekan ve ses sisteminin bir etkisi olup olmadığından emin olmak zor olsa da)

Böyle güzel bir performans için proudpilot'u kutlarken, akla gelen noktalardan birinin müzikle deney yapmak tamının biraz gösterişçi bir söyleyiş olması? Böyle samimi ve güzel bir müzik yaparken iddialı sözlerle bunu bozmak ne kadar mantık bir davranış olduğu grubun düşünmesi gerek.

1 Dogzstar'ı yeni açıldığı zamanından beri tanıyan ve kulanan birisi olarak (o zaman giriş katında ufak bir bardı) şu geldiği nokta bir taraftan büyük bir başarıyı gösterirken, bir taraftan da merdivenlerde duran sevimsiz bilet görevlileri, bir saat geç çıkan grupları ve yeterince iyi olmayan ses sistemi ile içindeki potansiyeli kullanmaktan uzaklaşıyor gibi gözüküyor

2 Grubun kendi sitesinden

Perşembe, Şubat 08, 2007

Hanimiş, Hanimiş


ne kadar da kuzey avrupalılar


Salvatore 1998'de Oslo'da bir Neu! konseri sırasında kurulmuştur ve açıkçası müzikal anlamda çok güzel bir orta noktada konuşlanmıştır. İddiasız değildir ama rakipsizdir. Hafif deneysel ama hissiyat ve duygu doludur. Vahşi değildir ama yaşlı ve ambiyant da değildir.Topluluğun kraut soyundan gelen akıcı ve temiz bir soundu vardır. Bolca çift davul ve çift bas kullanırlar, katmanlara katmanlar eklerler ve bunların hepsini klişelere sapmadan yaparlar.

Hal böyleyken 2007 başında Days of Rage adlı yeni bir albüm çıkartmışlardır.

Sessiz sakin bir şekilde sevilebilecek bir topluluktur.
seviyorum.

Luxus adlı albümden Hefe adlı parça
Fresh adlı albümden Get The Kids On The Streeet It's A Party adlı parça

Pazar, Ocak 28, 2007

Podcast_4: Wo shi shei?


Stoner Rock meltemi;

1. Commets on Fire - Whiskey River
2. Dead Meadow - Babbling Flower
3. Isis - So Did We
4. Kyuss - Apothecaries Weight
5. Neurosis - Stones From the Sky
6. Electric Wizard - Wizard in Black
7. Pelican - March to the Sea
8. The Melvins - Boris
9. Boris - Afterburner

mp3 olarak indir.

Cuma, Ocak 26, 2007

Podcast_3: Askerin İstekleri


Ortam çocuğu Çağlar Akılları bağlar


1. Plunge Into Death - Pulse
2. Cassette - I Miss You
3. Big Digits - No Parents No Rules
4. Felix Kubin - Japan Japan
5. Tiny Hawks - Tornado CHildren
6. Think About Life - Paul Cries
7. Shy Child - Stingray Wings
8. Covox - Summer Fruit Dance Party

abone ol

mp3 olarak indir

çağlar tarafından hazırlanmıştır.

Çarşamba, Ocak 24, 2007

En sonunda: Hayvanlar Alemi - Gaga (2007)

Hayvanlar Alemi, Hazar Mutgan, Işık Sarıhan, Özüm İtez ve Gökçe Başar'ın lise koridorlarında 3-4 kişiye verdikleri doğaçlama konserlerle başladı. Bu konserlerde izleyicinin katılımına çok önem veriyorlardı. Müzik kabiliyetiniz olmasa bile ortaya yığdıkları enstürmanlardan birini (2 teli kopuk mandolin gibi) kapıp doğaçlanan müziğe katılabilirdiniz. Büyüyünce Ankara barlarında, sokaklarında doğaçlama konserlerine devam ettiler. Kendi çabalarıyla kopyaladıkları ev ve konser kayıtlarından oluşan "Bir" ve "Bekçi" adlı 2 demo çıkardılar. Konser geleneklerine sadık kalarak doğaçlama ve yarı-doğaçlama kaydettikleri "Gaga" albümü bu iki demonun yepyeni bir komposizyonu.

Gaga’da su kabağı, haşhaş, silindir perküsyon, bendir gibi elemanlar kullanan topluluğun temel yapısı bas, gitar ve davuldan oluşuyor. Ses çıkartan herşeyi fütursuzca denerken doğaçlama kabiliyetlerine bol efektli gitar tonu ve davul ritimleri ekleniyor. Samimi ve içten, mistik ve heyecanlı... Canlı canlı...

Önemli; Albüm kayıtları eski death metal topluluğu Suicide’dan Ertan Tatoğlu’na ait;

1. Kazan (Özüm’ün iksir tarifi)
Çıkış noktası: 2005-2006'da verilen konserlerin açılış doğaçlamaları
2. Orman Bize Selam Verdi
Çıkış noktası: 'Putperest'
3. Yaşayan Oda
Çıkış Noktası: Geleneksel Endonezya şarkısı Mupu Kembang
4. Ördekler, Kesit No.472 (Işığın saykodelik soyut sanrısı)
5. Oksijen Duası
Çıkış Noktası: İcracısı ve bestecisini tespit edemedikleri bir şarkı
6. Muson
7. Kızılay'da Gemi Enkazları Var
8. Sırtlan Havası (vokaller Mehmet Öd)
9. Putperest
10. Безюдиыe Қypopты Hа Bеиeре
Çıkış Moktası: 2003 yazında kaydedilen bir doğaçlama, Stanislav Lem (Polonyalı bilimkurgu yazarı) 'e adanmıştır.

*Parantezler kişisel notlardır, diğerleri albüm kapağından.

Cumartesi, Ocak 13, 2007

Alexander Tucker, Jackie-O Motherfucker, Bardo Pond @ Mono Glasgow, 28 Kasım 2006 (konser yorumu girişimi)

Alexander Tucker sahneye çıktığında çoktan sarhoş olmuştum. Elinde akustik gitarıyla sahnede tek başına oturan adamın ne halt yiyeceği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Distorşınlı gitarını yay ile çalmaya başladı, tekrarlayan derin (drone) enstürmental bir nakarat oluşurduktan sonra başka bir kanala sıçrayıp gitarını çalmaya devam ederken sözsüz boğuk tonlu bir vokal yapmaya başladı. Deneysel, doğaçlama, saykodelik, katmanlı çığrışımı yaklaşık 1 saat sürdü, bazen melodikti bazen de gürültüydü.

Alexander çalarken barda oturan kısa saçlı bir kadına gözüm takıldı, kilotlu çorap üstüne kot pantolandan kesme şort giyiyordu, üzerine kareli siyah beyaz oduncu gömleği giymişti. Jackie-O Motherfucker'ın avrupa turnesinin solistiymiş, Eva Saelens (Inca Ore and Lemon Bear's Orchestra). Başladıklarında grubun sesine Eva'nın şaman, hayalet vokali eklendi. Uzun bölümlerden oluşan, yoğunlaşıp seyrekleşen, doğaçlama, folk ve noise karışık bir müzik ortaya çıktı. Sonu gelmez saksofon sololarından ve ayakta dikilmekten yorulup sahnenin önüne çöktüm. Bardo Pond'u bekliyordum artık.

Bardo Pond belirdiğinde sahne önünde oturan kitle ayaklandı. Birdenbire kalabalığın hal ve ruhiyeti değişiverdi. Kulaklarım yoğun ve güçlü rifflerle çınlamaya başladı. Salınarak ritmlere ayak uydurmaya çalışıyordum. Distorşınnn!!!! Üzerime üzerime geliyordu. Isobel Sollenberg'in fısıltılı flütü ve vokali taşaklı basın içinde kayboluyordu.

Gecenin saykodelik derin gürültüsü Mono'nun samimi havasını titretti ve bana eve giden son otobüsü kaçırttı.

Cuma, Aralık 22, 2006

Podcast_2 : Boy Boy, Renk Renk Sintisayzır

Moog merkezli serbest çağrışım ve birkaç birşey daha:









1. Jean Jacques Perrey - Porcupine Rock (2:18)
2. Uilab - St. Elmo's Fire (radio) (4:07)
3. Hot Butter - Popcorn (2:30)
4. Raymond Scott - Cindy Electronicum (1:57)
5. Andrew Kazdin & Thomas Z. Shepard - Malagueña (Lecuona) (3:20)
6. Solvent - Built-In Microphone (4:35)
7. Soft Pink Truth - Everybody's Soft (4:25)
8. Puss - 3step (3:02)
9. Paavoharju - Ilmaa Virtaa (2:48)
10. Kevin Blechdom - Speeding Up (3:36)
11. Gang Gang Dance - Untitled (4:33)
12. This Heat - Sleep (2:15)

128k mp3 - 64k mp3 - stream

dzt tarafından hazırlanmıştır.

Pazar, Aralık 03, 2006

Danielsson, Dell, Landgren - Salzau Music on the Water (2006)

İsveç’in yaramaz çocuğu Nils Landgren, klasik müziğe yatkinlığıyla da bilinen yetenekli basçı Lars Danielsson ve vibrofon çalan Christopher Dell bu senenin en ilginç ve güzel albümlerinden birini ortaya çıkartmışlar.

Esasında “Music on the Water” Ilya Kabakov ve Vlademir Tarasov’un Salzou’da ki bir göl üzerinde bulunan iskeleye yaptıkları enstelasyonun adı. İşlenmemiş ahşaptan yapılmış, gayet sade, etrafı börtü böcekle dolu bir ortamda bulunan iskelenin üstündeki direklere çatal, bıçak ve demir borular asmışlar. Doğanın da yardımıyla gerçek müziği yapmaya yönelik ilginç bir çalışma ortaya çikmiş.

2005′te düzenlenen Jazz Baltica Festivali sırasında üçlü bu mekanı keşfetmiş ve sabahın 5′inde enstümanlarını kaptıkları gibi iskelede çalmaya baslamislar. Tamamen emprovize olan kayıtta Act‘in mükemmele yakın kayıt teknolojileri sayesinde çevredeki herşeyi duymak mümkün. Göle dalıp çıkan kuğular, çevrede öten kuşlar, müzisyenlerin ıslık ve konuşma sesleri ve tabii ki tepede birbirine vurup ses çıkaran (neredeyse müziğin esas enstrümanı gibi tinlayan) metal parçaları.

Albüm genelinde çok dingin. Zaten kuştu böcekti derken iyice tatilde hamakta yatmış, hafif rüzgar eserken kestiriyormuşsuunuz gibi bir hisse sahip olmanızı sağlıyor. Evde kös kös oturulan sıcak yaz günlerinde iyi gider.